sevgilimol_66@ hotmail.com
İpek Çınar, Yozgat’ın Sorgun ilçesinde gezinen, bulduğu tüm boş duvarlara, yıkık evlere, üst geçitlere sevgilimol_66@hotmail.com e-posta adresini yazan bir karakter olan “sevgilimol”un hikayesini yazdı.
(Yazı ve Fotoğraflar: İpek Çınar/140journos için)
Editörün Notu: 140journos’un Medium hesabı üzerinde yayımlanan fikir yazıları, fotoğraf öyküleri ve farklı medyalarla yaratılan anlatılar, yazarların tasarrufunda olup ele alınan konulara farklı perspektiflerle bağlamsallık kazandırmak amacıyla yayımlanır ve 140journos’un kurumsal görüşünü yansıtmak mecburiyetinde değildir.
Yozgat’ın Sorgun ilçesinde gezinen bir karakter “sevgilimol”. Bulduğu tüm boş duvarlara, yıkık evlere, üst geçitlere bu mail adresini yazan; rastladığımda şaşırmayla sinirlenme arasında, benim de tam olarak nerede durduğunu bilmediğim bir tepki verdiğim, tepkimin derecesini bilmediğim ve bir noktada etkilendiğim için de ayrıca rahatsız olduğum ve kendimi eleştirdiğim bir karakter. Kendisi, sokakta laf atan serserinin ebedileştirilmiş halidir. Ki sokakta laf atmak da üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken bir eylemdir.
Diana Scully “Cinsel Şiddeti Anlamak” kitabında “…Cinsler arasındaki bu güç dengesizliği erkeklere kadınların dünyasını görmezden gelme hakkını tanırken, kadınların ikincil konumu bizi erkeklerin dünyasını daha dikkatle izlemeye zorlar.” der.
Bu da bir yanıyla trajikomik, zira taciz çoğunlukla eyleme maruz kalan tarafın kafa yorduğu, eylemi gerçekleştireninse sadece o anlık bir eğlenceden ibaret gördüğü bir durum. Ki çoğunlukla laf atan, bakan, imalı gülücükler konduran adamın bir beklentisi yok. Davranışı sadece karşısındakini anlık olarak rahatsız etme isteğinden ibaret. Sonrasında tacizci evine gittiğinde durum hakkında belki de hiç düşünmezken eyleme maruz kalan kişilerinse bunun üzerine uzun uzun düşünmesine, psikolojik sorunlarla boğuşmasına ve daha da korkuncu bir süre sonra yılarak evden çıkmamasına, “davetkar” giyinmemesine, sokakta başını yere eğmeye başlamasına neden oluyor.
Üzülerek biliyorum ki taciz kavramı hala tam olarak anlaşılamıyor ve durumun içinde fiziksel bir temas olmadığı sürece “Fazla abartmıyor musun?”, “Adam hoşlanabileceğin biri olsaydı; bir barda, kafede karşılaşsaydınız sorun yapmazdın ama.” gibi tepkilere neden oluyor.
Halbuki durumun iki ayağı var: öncelikle her türlü rahatsız etme taciz sınıfındadır ve bunun fiziksel yahut psikolojik oluşu durumu bir nebze olsun değiştirmez. İkincisiyse kişisel bir haykırış: benim yapamadığım, korktuğum, çekindiğim, ayıplandığım hiçbir davranış bana da yapılamaz. Bu durum barda da geçerlidir, gece geç saatte sokakta da, tek başıma yaşadığım evimde de, alışveriş yaptığım bakkal, manav, hırdavatçıda da. Ve bu durumu normalleştirdiğimiz, tepki vermediğimiz yahut verilen tepkileri abartılı bulduğumuz sürece hepimiz suçluyuz.
Gelelim “sevgilimol”a. Yaptığı şey her gün karşılaştığımız taciz vakalarından biraz daha farklı, bir nebze daha çaba harcanmış ve bir yönüyle de etkileyici (?) aslında. Laf atma karşıdaki insanı bir anlığına rahatsız eden ve çoğunlukla da tepkisizlikle sonuçlanan 10–15 saniyelik bir olaydan ibaretken, beyimiz durumu kalıcılaştırmış halde. Etkilendiğim bir diğer noktası da başta bahsettiğim gibi taciz birkaç saniyelik düşünülmeyen bir davranıştan ibaretken “sevgilimol”un maddi bir desteği, zaman ayırmayı ve fiziksel bir çabayı gerektirmesi.
Son ilginç noktası da şu: 2 yıl önce rastladığım bu yazıların bir kısmı bu yıl gidişimde silinmiş ve silinen kimi yerlerin üzerine tekrardan aynı yazı yazılmıştı. Silinmeyen yerlerse daha da korkunç; iki yıl boyunca belediye, yöre halkı, “sevgilimol” ve kadın/erkek, yöreden gelen geçen herkes bu tacize sessiz kalmış. Erkeğin (erkekliğin) kadını bu kadar rahat “rahatsız” edebilmesi, ilgiyi doğal hakkıymışçasına talep edebilmesi beni çok dürtüyor. Buna sessiz kalınması ya da tepki verildiğinde gözlerin tacizciye değil de taciz edilene dönmesiyse inanılmaz sinirlendiriyor.
Ve ne yazık ki biz kadınlar bu konuda ne kadar duyarlı olsak da, sıklıkla okuyup kendi steril hayatlarımızın akademik ortamlarında tartışıp dursak da hala çekiniyoruz tamamen fiziksel güce yaslanmış zihniyetlerin ortasında tepki koymaya, meydan okuyup gece yarılarında özgürce sokakta dolaşmaya, istediğimiz gibi davranabilmeye. Neyse ki yavaş da olsa değişiyor bir şeyler, gelişiyor. Medyada bu konunun görünürlüğü günden güne gelişiyor mesela; tacizcileri teşhir eden, susmayan kadınlar artıyor; Hollaback, 5Harfliler gibi siteler, meydan okuyan ve bilinçlendirmeye çalışan yayınlar git gide artıyor. “sevgilimol”sa benim susmama, teşhir etme çabam. Bunu yalnızca internette değil de hayatın her alanında korkmadan yapabileceğimiz günlerin umuduyla.